KUŞLAR KENDİ CİNSLERİYLE UÇAR
Uzun yıllar önce, bir oto tamircisinde duvarda hiç unutmadığım bir yazı görmüştüm: “Allah zalimleri zalimlere musallat eder”. Olaylara bakınca bu sözü düşünürüm. Sevgili rahmetli haminnem, akşama doğru havanın kararma zamanına “zulmet vakti” derdi; karanlığın vakti, zalimler karanlıkta olanlar!
Bence böyle sıradan işlere iki de bir Allah gibi aklımızın dahi ermediği ve asla eremeyeceği muazzam bir gücü karıştırmamak lazım. Ama O’nun böyle bir yasası var. Benzer benzeriyle beraberdir. Her kuş kendi cinsiyle uçar. Zalim kişinin tabiatında zaten musallat olmak vardır. Ama musallat olunmaya da açıktır. Zalim karanlıkta olandır.
Dini söylemde zalim, Allah’ın nurundan ve aydınlığından mahrum kişidir. Daha genel anlamda insanlık bilinci gelişmemiş insandır. Vicdanı, kalbi, gönlü kapalı, düşünemeyen, sevemeyen, saygı duyamayan insandır. Ve bu niteliği ile yapamayacağı zalimlik yoktur.
Bu karanlık insanlarla aydınlık insanlar arasındaki farkı yaşadığımız depremde de gördük. Her kuş kendi cinsiyle uçar, zalimlerle zalimler birbirini bulur. Bugün dünyanın yaşadığı her olumsuzluk bu zulmün sonucudur. Ancak suçu belli bir grubun üzerine de atmamak lazım!
Her insanın bir karanlık tarafı vardır. Ortam uygunsa nice iyi dediğimiz insanın karanlığı ortaya çıkar. İnsan önce kendi içindeki karanlığı görmeli ve egosunu araya sokmadan, bilgiyle, bilinçle kendini aydınlatmalıdır. Esası yüksek ahlak olan dinler, dinbazların elinde bataklığa dönmüştür. Hilafetin ve Şer’iye Vekâletinin kaldırılması Mecliste tartışılırken, Atatürk “insanlığın çocukluk devri bitmiştir, kemâl devrindeyiz. İnsanın rehberi vicdanıdır” demişti. Şüphesiz ki din; vicdanı, aklı ve düşünme yeteneği olan insanlar içindir. Bu niteliği olmayan insanlar karanlık insanlardır, karanlığı yayarlar, hem kendilerine hem tüm insanlığa zarar verirler.