VAR OLMAK, EN BÜYÜKTEN EN KÜÇÜĞE, en basitten en karmaşık olana, farklı olanların birleşerek kendilerine benzemeyen yeni bir varlık yaratmasıyla mümkün oluyor. En bilinen örnek, hiç birbirlerine benzemeyen, etki ve tepkileri farklı iki hidrojen ve bir oksijen atomunun birleşerek yine kendilerine hiç benzemeyen H2O yani su, yaratmalarıdır. Oksijen ve Hidrojen yok olmuştur. Ortaya çıkan su, önceki birleşen iki unsura kıyasla sayısız fonksiyonu olan bir varlıktır.
Daha sonra Su’yun birleştiği pek çok maddeyi ve sonuçlarını düşünün. Ortada hiçbir şey yokken Büyük Patlama’da sonsuz sayıda birleşmelerle Evren oluşmuştur. O Evren ki insanın madde deneyimi için yaratılmıştır.
Her birleşme bir anlamda aşktır. Aşkta kimlikler kaybolur ve yeni bir üst bilinç oluşur. Kimlikler devam ediyorsa o birleşme mümkün olmaz. Kimlik aşkın, sevginin önündeki engeldir. İnsan pek çok mekanizmanın birleşmesiyle ortaya çıkan bir kimlik olarak, şimdi ondan diğer insanlarla, diğer kimliklerle birleşmesi bütünleşmesi isteniyor. Ama insan kimliğine öylesine sarılmış ki birliği başaramıyor. Kimliği yüzünden sevemiyor. Kimliği egosu ile birleşik. Özetle durumu çok zor.
Hâlbuki kimlik dünyaya ait ve geçici! İnsan ise çok değerli bir öz! İnsanın özüne dönmesi gerekiyor. Tüm insanlığın bugüne kadar yaşadığı acı-tatlı her şey bu öze dönüş yolculuğu! Var olmak veya var olamamak şeklinde düşünürsek henüz “var” değiliz. Acaba Yaratan’ın bizlere insan olarak var olmak için tanıdığı süre ne kadardı?