Kaf Dağı’nda bir Bilgi Ağacı vardı. Anka Kuşu işte bu ağaçta güzel bir yuva yapmıştı. Anka Kuşu çok bilgiliydi. Kuşlar her konuda ona danışırlardı.
Her şeyi bilen ne zaman öleceğini bilmez mi? Anka da bilirdi. Anka’nın ölümü hep Güneş’in sıcaklığı ile küle dönerek olurdu. Ama o her seferinde küllerinden yeniden doğardı.
Günün birinde kuşların ortak bir derdi ortaya çıktı. Anka’ya sormak istediler ama ne kadar arasalar onu bulamadılar. Ve öğrendiler ki Anka Kuşu Kaf Dağı’nda yaşıyormuş! Kaf Dağı’na gidip onu bulmaya karar verdiler.
Ne var ki oraya gitmek çok zordu. Tam yedi vadiden geçmek gerekiyordu. Sayısız kuş yola çıktı.
Birinci vadi hayal edilemeyecek kadar güzeldi. Her arzu ettikleri şey önlerindeydi. Çalışmak, uğraşmak yoktu. Bazı kuşlar şöyle düşündüler: Aman ne harika bir yer burası dert yok, tasa yok! Hatta Anka Kuşu’na sorulacak bir konu yok! Kaf Dağı’na gitmek hem çok yorucu, hem de acaba ulaşabilecek miyiz oraya? Burada ise her güzel şey var. Ve böylece kuşların bir kısmı Ego Vadisi’nde kaldı. Diğerleri yola devam etti.
İkinci vadi sisli bir yerdi. Hiçbir şey net değildi. Daha da kötüsü ağaçlar kuğu gibi, dağ taş gül bahçesi gibi görünüyordu. Kuşlar kalplerine hâkim olamıyor, büyük bir aşk yaşıyorlardı. Aşk ile mutlu olanlar Aşk Vadisi’nde kaldı. Diğerleri yola devam etti.
Üçüncü vadiye ulaştıklarında yorulmuşlardı. Nereye ve neden gidiyoruz ki, bu yorgunluğa değer mi, vaz geçelim olsun bitsin, demeye başladılar. Hiçbir düşünce kalmamıştı zihinlerinde, oh ne kadar rahattılar! Düşünmedikleri için amaçlarını da unutmuşlardı. Tabii hepsi değil. Cehalet Vadisi’nin o rahatlığına kanmayan, amaçlarını unutmayan kuşlar yola devam ettiler. Diğerleri kaldı.
Dördüncü vadinin adını hemen söyleyelim: İnançsızlık vadisi! Kuşlara göre yol çok uzamıştı. Galiba tepeye asla ulaşamayacaklardı. Yol boyunca sayıları eksilmişti. Bu gidişle hepsi bir yerlerde kalacaktı. Belki Anka Kuşu diye bir kuş yoktu. Artık geri dönmek isteyenler vardı. Böylece inançları yetmeyenler geri döndü, inançlı olanlar devam etti.
Beşinci vadide, bir takım kuşlar amacına ulaştığını sanıp kendi başına, kendi aklına göre davranmaya başladı. Gruptan ayrılmışlardı. Tek başlarına bir başarı elde ettikleri de yoktu. Birlik olanlar ise bu birlik bozucu vadiden Yalnızlık Vadisi’nden ayrılıp yola devam ettiler.
Altıncı vadiye geldiklerinde kuşun biri bir fısıltı duydu, güya Anka yeniden doğarken tüyleri yanmıştı. Bunu hemen diğer kuşa söyledi. Diğer kuş öbür diğer kuşa Anka’nın tüyleri olmadığını bu nedenle saklandığını aktardı. Yok Anka Kuşu çok hırçınmış, yok kendini öldürmüş, öyleyse onu aramaya ne gerek varmış vs dedikodu almış yürümüş. Çünkü o vadi Dedikodu Vadisi imiş. Neyse dedikodulara inananlar kaldı ve inanmayanlar yola devam etti.
Gelelim yedinci vadiye! Burada kimi kuşlar lider olmak istiyordu. Çünkü en doğruyu bilen onlardı. Yolu ancak onlar bilebilirdi. Ben, ben diye tartışmaktan gözleri bir şey göremez gelenler orada Ben Vadisi’nde kendi yollarına giderek kayboldular. Onca kuştan ortada kala kala 30 kuş kalmıştı.
30 kuş sonunda Kaf Dağı’nın zirvesine ulaştı. Anka Kuşu’nun yuvasına ulaştıklarında, Anka Kuşu’nun diğer adı olan Simurg’un “30 kuş” demek olduğunu anladılar. Aslında bilge olan onlardı. Onlar kendi özlerindeki Anka Kuşu’nu bulmuşlardı. Ancak onu ve gücünü ortaya çıkarmak için uzun ve meşakkatli bir yol yürümüşler, yedi vadiyi, yedi zorluğu aşmışlardı. İnsanlara ders olsun!